Tuna 15 aylık... Ve 15 aydır birbirimizden ayrı geçirdiğimiz zaman sınırlıydı. Yakınımda kendi ailemden kimsenin olmayışı bir sürü sıkıntının yanında, Tuna'yla yapışık ikiz gibi gezmemizi de beraberinde getirdi. Nefes almamı sağlayacak tek kişi kayınvalidem. Onu da torunu sebebiyle eve kilitlemek benim için çok zor birşey. Çok çok mecbur kalmadıkça bunu kendisinden istemiyorum. Hal böyle olunca günümüzün tamamı oğlumla burun buruna geçiyor. Açıkçası bu durum birçok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor.
Yalnız çocuk büyüten annelerin ortak ve en büyük sıkıntısı sanırım bu... Annenin kendini unutması sonucu bir dönem sonra patlak veren psikolojik sıkıntılar, çocuğun anneden hiç ayrılmıyor oluşundan kaynaklı tehlikeli bağımlılık vs. Durum bizde de çok farklı gelişmedi. Tuna gelmeden önce günümün tamamı işte, gecelerimizin bir kısmı arkadaş ortamında, bir kısmı da sakince uzandığımız koltuğumuzda geçerdi. Oysa artık kendime ait zamanım yok desem abartı olmayacaktır. Sabah Tuna'yla başlayan gün onun uyumasıyla, benim için de son buluyor. Eğer kendim için biraz zaman ayırayım dersem, ertesi güne çok daha zor başlıyorum. Bu kısır döngü bir süre sonra anneyi yıpratıp, çocuğu da dışarıya kapalı hale getiriyor. Yaşayıp gören birisi olarak bunu çok net söyleyebilirim. Aslında bu konuda da yazılacak ne kadar çok şey var. Ama ben şuan, kısa bir süre öne yaşadığımız bir olaydan bahsediceğim.
Tüm bu bahsettiğim düzen içinde günler, haftalar, aylar geçiren ben, İstanbul kaçışlarımda, günler öncesinden "ne kadar uyuyabilirim" in hesabını yapmaya başlıyorum. Ve "ne kadar kendime kalabilirim" in... Oysa her gidişim bir hayal kırıklığıyla sonuçlanıyordu. Çünkü aylarca ananesi, dedesi ya da teyzesini görmeyen Tuna, haklı olarak onlara birer yabancı gibi davranıyor. Çünkü hepsi onun için birer yabancı :( Büyüdükçe değişeceğini umut ederek bekliyorum. En son gidişimizde, hiç yapamayacağımı düşündüğüm birşey planladık. Yılbaşını İstanbul'da geçirip, ertesi gün 1 gecelik Uludağ kaçamağı yapacaktık. Kararımızı verip, arkadaşlarımızla planlarımızı yaptık. Yılbaşı gecesi ananesinde kalan Tuna ( bir gün önceden kendisi için alıştırma turları yaptık) ertesi gün sabahtan Bursa'ya gittiğimiz için bizi görmedi. Ve o geceyi de teyzesiyle ( ki artık teyzesine bayılıyordu) geçirdi. Ertesi gün de geç döndüğümüzden ( hiç böyle planlamamıştık aslında ) nerdeyse 3 geceyi ayrı geçirdik.
Bu 3 gece, Emrah ve benim için çok büyük bir ders oldu. Döndüğümüzde Tuna artık altını bana değiştirtmiyor, kendisini bana uyutmuyor ve biz onu öpmek istediğimizde çığlıklarıyla bizi itiyordu. Kardeşimden ayrılmıyor, her ihtiyacını ona anlatıyordu. Bu bizim için çok büyük bir şok ve çok üzücü bir durum olmuştu. Sinirimden ağladım, ağladım... Ama Tuna'nın tripleri bitmedi. Havaalanında teyzesinin gelmediğini görünce kıyametler koptu... Gaziantep'e dönüp evimize girene kadar tripleri devam etti. Sonrasında çözüldü tabi hepsi ama bu olay bizim için korkunç büyük bir ders oldu. Anladım ki ne kadar bunalırsam bunalayım, Tuna'dan ayrı plan yapamam... Onu ne kadar üzdüğümüzü bize ancak bu kadar net anlatabilirdi. Yaptığımın kendi adıma belki doğru ama onun adına kocaman bir yanlış olduğunu gördüm. Ona birdaha asla böyle birşey yaşatmayacağım. Rabbim uzak kalmak zorunda bırakmasın...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder